Ana içeriğe atla

Avrupa'da Bir Betül - Bölüm 3


6.GÜN

  Airport Hotel Verona'dan günün erken saatlerinde ayrılıyoruz. İlk durağımız Garda. Burada Gardaland adında çok büyük bir eğlence parkı var. Bütün bir gün gezi planında bu parka ayrılmış. Fakat ben ve bir kaç arkadaş daha bu parka girmek yerine gezmeyi tercih ediyoruz, çünkü ben Gondol'a bile binemeyen birisi olarak hız trenlerine ve adrenalini tavan yaptıran diğer araçlara nasıl binebilirim ki?



 (Buradaki fotoğrafların çoğu telefonum çalındığı için kayboldu. Instagram'a koyduklarımı ekran görüntüsü alarak paylaştım o yüzden. Bkz: https://www.instagram.com/betulgokce.rac/)

 Alıntı foto.


  Evde kendi kendime araştırmalar yaparken aslında aklımda ilk olan şey önce Garda'yı ve buradaki göl çevresini gezmek daha sonra da Verona merkeze geçmekti. Ama bunu yapmamın mümkün olmadığını gördüm orada çünkü vakit yetmeyecekti. O yüzden seçimimi Verona'dan yana kullanıyorum ve bir kaç kişiyle birlikte Gardaland'in önünden kalkan otobüslerden birine binerek gara gidiyoruz. Burada çok fazla beklememize gerek kalmıyor, yarım saat içinde kalkan bir tren için biletlerimizi alıp beklemeye başlıyoruz.

  Garda'dan Verona'ya giden trene bindiğimizde karşımıza oturan amca ilgimi çekiyor. Uzun boylu, zayıf, kemikli bir yüze sahip, pala bıyıklı, yaşlı biri. Tren hareket ettikten bir süre sonra beline taktığı çantasından lacivert plastik çerçeveli gözlüğünü çıkarıyor ve gümüş renkli metal tütün kutusundan kendine bir sigara sarıp ağzına alıyor. O halde sigarayı ağzında tuta tuta ineceği istasyona varıyor ve varır varmaz da dumanına kavuşuyor.



  Biz de yaklaşık 20 dk. süren yolculuğumuzu Verona Garı'nda sonlandırıyoruz. Buradan yaklaşık 25 dk .yürüyerek Romeo ve Juliet Evi'ne geliyoruz. Evin meşhur balkonuna çıkmak ücretli ama ben buna gerek duymadığım için çıkmıyorum. Alt katı ve bahçeyi geziyorum ve hediyelik eşya dükkanına bir göz atıp herhangi bir şey almadan çıkıyorum. Bahçede her yer kilitler ve sütünlara/duvarlara yapıştırılmış üzerinde isim yazılı sakızlarla dolu ve itiraf etmem gerekir ki bence bu iğrenç. 


(Romeo tarafından Juliet'e serenadlar yapılan meşhur balkon.)


(Kilitlerin sağ tarafında çakıl taşı görünümlü şeylerin hepsi çiğnenip üzerine isim yazılmış ve buradaki sütuna yapıştırılmış sakızlar.)




 Alıntı Foto.


Bahçede yer alan Juliet heykeline dikkatle bakarsanız sağ göğsünün heykelin tümünden farklı olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. Bu bir inanıştan kaynaklanıyor, özellikle bazı heykellerin mahrem yerlerine dokunmanın şans getireceğine inanılıyor. Ve sürekli dokunulan yerler de heykelin geri kalanına nispeten daha parlak duruyor.



 Alıntı Foto

   (Evin girişi de duvarlara yazılmış yazılar ve "post - it"lerle dolu.)



  Buradan çıktıktan sonra arkadaşlarla ayrılıyoruz ve ben gelişigüzel yürümeye başlıyorum. Derken Torre Dei Lamberti'yi görüyorum ve buraya giriyorum. Bu kuleye isteyenler merdivenle de çıkabiliyor ama ben asansörü tercih ediyorum ve sadece son katı yürüyorum. Oldukça dar olan merdivenleri bitirip tepeye ulaştığımda ilk gördüğüm kulenin devasa çanı oluyor. Daha sonra kulenin kenarından şehri seyrediyorum, yüzüme tatlı bir tebessüm yerleşirken derin bir nefes çekiyorum içime. Tatlı bir huzur anı...

  Kuleden çıktıktan sonra buranın mağazasına da bir göz atmayı ihmal etmiyorum ve kendime bir kartpostalla mavi bir Vespa rozeti alıyorum. Daha sonra beraber geldiğimiz arkadaşlarımdan biriyle buluşup onun isteğiyle mağazalara bakınıyoruz. Zaten Verona'da çok fazla gezilecek yer yok o yüzden mağaza için vakit ayırmaya en müsait şehirlerden biri olduğunu söyleyebilirim. Arkadaşım kendisi için bir şeyler bakarken ben de çocuklarım için ne alabilirim, diye geziniyorum. Daha sonraları sık sık kendisinden "İtalya'nın LCW'si diye bahsedeceğim Piazza İtalia mağazasından euro kuruna rağmen gayet uygun fiyatlara bir kaç parça şey alıyorum: Bir Superman baskılı çanta, Donald Duck'lı bir t-shirt ve sarı çerçeveli bir güneş gözlüğü.

  Daha sonra da yol üzerinde İtalya'nın neredeyse her şehrinde olan Disneyland mağazasına girip buradan çocuklar için alıyorum diyerek (!) Toys Story filminin iki karakterini, Şerif Woody ile dinozor Rex'i alıyorum. Bir de Şimşek McQueen'li güneş gözlüğü. Sonuncusu gerçekten de çocuklar için.

  Son olarak da Arena Di Verona'ya uğruyoruz ve oradan bir otobüse atlayarak gara dönüyoruz ve Garda'ya giderek kafilenin geri kalanıyla buluşuyoruz.

 Alıntı Foto


7.GÜN

  Yine bir gece yolculuğundan sonra Floransa'ya varıyoruz. Şehrin harika göründüğü Piazzale Michelangelo'da bir kaç dakika duraklıyor ve bu manzarayı seyrediyoruz. Otobüse binmeden hemen önce de Michelangelo'nun meşhur Davud heykelinin replikalarından biriyle müşerref oluyoruz. Sonra şehrin merkeze uzak bir yerinde otobüsü park edip başlıyoruz yürümeye. Yaklaşık 35-40 dk. boyunca yürüyerek ve bir sürü köprünün yanından geçerek en muhteşem olanına yani Ponte Vecchio'ya ulaşıyoruz.






  Burada buluşma saati belirleniyor ve serbestçe dolaşmak için ilk adımlarımızı atıyoruz. Şehre dair elimizde hiçbir bilgi olmadığından spontane dalıyoruz sokaklara. Önce küçük bir plakçı dükkanına girip bir şeyler bakıyorum ben sonra birlikte yola devam ediyoruz. Ara sokakların birindeki kağıt dükkanına giriyoruz sonra ve bizi burada "ebru" sürprizi karşılıyor. Dükkanın (Il Papiro Firenze/1976) içinde bir ebru teknesi var ve burada kendi yaptıkları ebrularla kağıda dair daha pek çok şeyi müşterilerin beğenisine sunuyorlar. Bir kaç cümle ile dükkan sahibiyle sohbet ediyoruz. Kendime B harfi etiketleri alıyorum ve oradan ayrılıyoruz.



  Piazza Del Duomo'nun önündeki uzun kuyruğa aldırmaksızın sıraya giriyoruz ve kısa bir süre sonra içeri girip burayı da geziyoruz. Anlamına dair fazla bilgimiz olmasa da buranın içindeki eserleri ilgiyle inceleyip dışarı çıkıyoruz. Kadraja bir türlü tam anlamıyla sığdıramasam da Duomo'nun muhteşem görüntüsünün bir kısmını çekmeyi başarıyorum.




  Rastgele yürüyüşümüze devam ederken daha sonradan Vecchio Sarayı olduğunu öğreneceğim ama o an bundan tamamen bi-haber olduğum ve yapımı 1314 yılında biten yere giriyoruz. Etkileyiciliğini ve içindeki sanat eserlerinin güzelliğini anlatmama gerek var mı bilmiyorum? Floransa'dayız ya hu! Rönesansın kalbinde elini sallasan suratına sanat ve tarih çarpıyor. Derin nefesler çekip o ruhu içimde bir yerlere kazıma isteğimden güçlükle sıyrılıp gezintiye devam ediyorum.



  Burada seyyarlar en çok çanta satıyor ve tezgahlarının etrafı hep kalabalık. Hiçbirine yüz vermiyorum ve yürümeye devam ederek Piazza della Repubblica'ya varıyoruz. Ve yıllardır hayalini kurduğum ve hatta Ölmeden Önce Yapılacak 100 Şey adlı yazımda 9. madde olan "Atlıkarınca'ya bin" adlı görevimi burada tamamlıyorum.  Herhalde bundan daha güzel bir yer seçemezdim bunun için.



  Meydandan uzaklaşıp tekrar ara sokaklara dalıyoruz ve burada gördüğümüz bir marketten içeri dalıp su ve bir kaç ihtiyacımızı daha alarak keşfe kaldığımız yerden devam ediyoruz. Yol lar bizi Casa Di Dante'ye (Dante Evi Müzesi) çıkarıyor ve hemen bilet alıp giriyoruz. 3 Katlı Müze'yi sindire sindire geziyoruz.






  Son olarak Signoria Meydanı'nında dolaşıyoruz. Buradan arkadaşım için bir kartpostal alıyorum çünkü kendisi tam bir Rönesans hayranı. Ardından buluşma noktamız olan Vecchio'ya gidiyoruz ve diğerlerini beklerken sıcaktan ölmeyelim diye birer dondurma yiyoruz. Bu sırada bir seyyar satıcı dikkatimi çekiyor ve kendime Floransa'dan üzerinde Il Padrino yazan Marlon Brando'lu Godfather resmi olan bir mutfak önlüğü alıyorum. Çünkü ne yapayım gidip de Davud biblosu alacak halim yok ya!? :):)

Not: O günden beri başka önlük kullanmadım. Mutfak benden sorulur! (;







































Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖLMEDEN ÖNCE YAPILACAK 100 ŞEY

  Bu aralar yapmayı en çok sevdiğim şeylerden biri de blog okumak. İnstagram hesabından (@kederlikavun) takip ettiğim sevgili  Șeyma Mektepli  'nin de bloğu olduğunu farkedince hemen okumaya başladım ve başlıkta gördüğünüz yapılacaklar listesine dair bir yazısına denk geldim. Hoşuma gitti ve eğlenceli bir şeyler yapmak için tam sırası diye düşünüp ben de kendi listemi hazırladım. (Bazıları çocukluğumdan beri hayalim olan ve hali hazırda yeni gerçeklestirdiklerim ve üstleri çizili.) Yaptığım maddelerin üstünü çizmeye devam edeceğim elbette. Bir de henüz yüz maddeye ulaşamadım ama yeni keşiflerde bulunup okumaya devam ettikçe öğreneceklerim, eminim yeni istekler oluşturacaktır bende. Sizin tavsiyeleriniz veya listeleriniz varsa ve benimle paylaşırsanız mutlu olurum. Keyifli okumalar. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ İkinci üniversiteye başla ve bitir.(Edebiyat Bölümü) Nemrut Dağı'na çık. Kapadokya'yı gör. İngilizce öğren. (Okuma ve konuşma) IMDB Top250

K-DRAMA'YA MERHABA

  Evet, sonunda oldu. Yıllardır uzak durduğum aramıza mesafe koyduğum K-Drama'nın bağımlısı olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum.   Şimdiden bir sürü klişeye aşina oldum bile. Sakar kızlar, birbirine yemekle vurmalar, saç bağlayıp toka takmalar ve muhakkak birilerinin ayakkabısını bağlamak ya da giydirmek. Ah ama en güzeli aşık olunup rüyalara misafir edilesi oppalar.🫠  İlk başladığım Kore dizisi Dr.Slump ama o güncel bir dizi olduğu ve bölümleri haftada bir yüklendiği için ilk bitirdiğim dizi W Two Worlds oldu.  Benim için K-Drama'ya daha iyi bir giriş olamazdı diye düşünüyorum. Çizgi romanları çok seven biri olarak bu dizide webtoon dünyasının ve gerçek dünyanın birbirinin içine girmiş olması bir şeylerin silinip baştan yazılması yaratılan karakterlerin kaderlerini cüz'i iradeleriyle değiştirmeleri muhteşemdi. Dizinin içinde sık sık webtoon çizimlerini görmek de beni çok mutlu etti.  Bu arada iddia ediyorum daha önce kimsenin farkına varmadığı bir şeyi keşfettim. Tür

TRUE BEAUTY ve AKRAN ZORBALIĞI

  Türkiye'de akran zorbalığı ile alakalı ilk tez 2001 yılında yazılmış ve o yıllarda çok dikkat çekmemiş. Oysa günümüze doğru geldikçe bu konuda yazılan tezlerin inanılmaz bir hızla arttığını görüyoruz.  YÖK-Tez'deki verilere göre konuyla alakalı olarak 2021 yılında 28, 2022'de 36 ve 2023 yılında 37 adet tez yazılmış. Google Akademik'te ise 2020 yılından bu yana akran zorbalığı içerikli 3530 adet makaleye ulaşabiliyoruz. Bu da demektir ki dünyada olduğu gibi ülkemizde de akran zorbalığı her geçen gün artarak devam ediyor. 2023 yılında Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi'nde yer alan Tüm Boyutlarıyla Akran Zorbalığı adlı makalede Mahi Aslan ve Mehmet Oğuz Polat konuyla alakalı olarak "Akran zorbalığı toplumumuzda yaygınlaşarak kritik bir halk sağlığı sorununa dönüşmektedir... Akran zorbalığını tanımlamak için önemli kriterler vardır; zorbalığın sistematik olarak devam etmesi, güç dengesizliğine sahip olması, kasıtlı olması gibi. Zorbalığı deneyimlemek