Ana içeriğe atla

Kayıtlar

TRUE BEAUTY ve AKRAN ZORBALIĞI

En son yayınlar

K-DRAMA'YA MERHABA

  Evet, sonunda oldu. Yıllardır uzak durduğum aramıza mesafe koyduğum K-Drama'nın bağımlısı olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum.   Şimdiden bir sürü klişeye aşina oldum bile. Sakar kızlar, birbirine yemekle vurmalar, saç bağlayıp toka takmalar ve muhakkak birilerinin ayakkabısını bağlamak ya da giydirmek. Ah ama en güzeli aşık olunup rüyalara misafir edilesi oppalar.🫠  İlk başladığım Kore dizisi Dr.Slump ama o güncel bir dizi olduğu ve bölümleri haftada bir yüklendiği için ilk bitirdiğim dizi W Two Worlds oldu.  Benim için K-Drama'ya daha iyi bir giriş olamazdı diye düşünüyorum. Çizgi romanları çok seven biri olarak bu dizide webtoon dünyasının ve gerçek dünyanın birbirinin içine girmiş olması bir şeylerin silinip baştan yazılması yaratılan karakterlerin kaderlerini cüz'i iradeleriyle değiştirmeleri muhteşemdi. Dizinin içinde sık sık webtoon çizimlerini görmek de beni çok mutlu etti.  Bu arada iddia ediyorum daha önce kimsenin farkına varmadığı bir şeyi keşfettim. Tür

KIŞ UYKUSU

     (Aşağıdaki yazı film bitiminde bilinç akışı tekniği ile kaleme alınmıştır.)    Kıskançlık...    Ayna çekimi kullanımı ve insanların birbirlerine konuşmalarıyla adeta ayna tutması.   Işık gölge oyunları.   Oyunculuklar harika.   Herkes başkasının hayatını hunharca eleştirirken kendiyle yüzleşmekten de bir o kadar kaçınıyor.   Kimse bir diğerini beğenmiyor, herkeste küçümser bir hava, yahut beğense dahi belli etmek istemiyor.   Gurur, ego, hayal ve hayalkırıklıkları.   Özgürlüğü hayal etmek ama o kaçışa hiçbir zaman cesaret edememek.   Yalnızlıktan korkmak.   Yaşlılık üzerine, iyi kötü üzerine, doğru dürüst üzerine, pek çok konuda beni düşüncelere sevk eden bir film.   İçselleştirmekte hiç sıkıntı yaşamadığım hatta karakterlerle çok rahat özdeşim kurduğumu düşündüğüm bir film.    Diyalogların uzunluğuna rağmen insanı sıkmaması, adeta kendini seyirci olmaktan çıkarıp orada bulunanlardan biri haline getirecek kadar dinamik bir yapıya sahip olması.    Oyunculuklarla pek çok duygunun

Şipşak 24 Film Tavsiyesi

     Merhaba, aşağıdaki listeyi bir arkadaşımın "kafa yormayan, kolay, akıp giden ve biraz da romantik komedi tarzında filmler" önermemi istemesiyle oluşturmuştum. Belki merak eden olur diye bir kaç küçük düzenlemeyle burada da yayınlamak istedim. İzleyecek olanlara şimdiden keyifli seyirler dilerim. 1)Julie&Julia: Biyografik ögeler taşıyan çok tatlı ve iki farklı dönemde geçen bir yemek filmi. 2)CHEF : Harika bir yemek ve yolculuk filmi ve asla kafa yormuyor. Mutlu ediyor insanı ve acıktırıyor. 3)Little Women (2019): Kitap uyarlaması, kafa yorucu değil ama müthiş hızlı akıyor diyemem bir de çok mutlu ediyor mu bilmiyorum. Yani ben filmi çok sevdim ama filmde çok ağladım. Ama böyle kötü kötü ağlamak da değil yani duygusal ama ajitasyon yok. Emma Watson kötü oyuncu ya. 🙄 Ama filmdeki diğer oyunculuklar harika.  4)Whiplash: Aslında bu tam olarak kafa yormayan, kolay akan bir film değil, mutlu da etmiyor, hikaye de çok akıcı değil. Yani bana göre akıyor ve vuruyor ama ge

İŞE YARAR BİR ŞEY

    Nasıl desem bilmem ki... Hem bir film izledim hem bir kitap okudum hem de tüm anlatılanları ben de yaşadım sanki gözlerimin ekrana kilitlendiği dakikalar boyunca.      Pelin Esmer ve Barış Bıçakçı birlikte yazmışlar filmin senaryosunu, Pelin Hanım ayrıca yönetmiş de. Umarım ikilinin birlikte çalıştığı başka projeleri de görürüz çünkü öyle aktı gitti ki film su gibi, bir yandan da doyurdu gözümü gönlümü, tadı damağımda kaldı demem doğru olmayacak yani bu durumda. Fakat ne yalan söyleyeyim daha bir kaç saat sürseydi de izlerdim, oflamadan. Diyaloglar hiç bitmesin istedim. Diyalog olmayan sahneler geçsin gitsin istemedim. Her ayrıntısı, her bölümü çok güzeldi benim için. Uzun zamandır bir filmle ilgili böyle hissetmemiştim. Öyle ki, yazmamaktan neredeyse artık varlığını unuttuğum bloğuma geldim, film hakkında lafı uzatıyorum. Oysaki söylemem gereken tek bir şey var; o da muhakkak izleyin demek. Çok güzeldi, şahaneydi diye eklemek belki en fazla.   Filmin başrol oyuncuları Başak Köklük

Avrupa'da Bir Betül - Bölüm 4

8. GÜN    Sabahın erken saatlerinde Roma'dayız. Her zamanki gibi otobüsümüzü park edip yürüyor ha yürüyoruz. Vatikan'da yaklaşık 45 dk. sıra bekledikten sonra St. Peter Bazilikası'na girme sırası nihayet bize geliyor ve güvenlikten geçip ilerliyoruz. Bu sırada Papa'yı korumaya yemin etmiş İsviçreli askerleri görüntüleme şansı buluyorum. Renkli kıyafetleriyle hemen dikkat çekiyorlar.        Buranın gerçekten muhteşem bir mimari eser olduğunu belirtmem gerek. Daha en başta kapısındaki etkileyici tasvirlerle büyüleniyorum. İçerisi de adeta sanata boğulmuş gibi. Tek bir yer boş geçilmemiş. Burada gezerken yanımda bir sanat tarihçisi olmasını çok isterdim doğrusu. Bütün o tasvirler, heykeller... Tek tek hepsinin hikayesini dinlemek isterdim.     Yaklaşık bir saat bazilikanın içinde gezdikten sonra hediyelik eşya bölümünden kendime Michelangelo'nun meşhur " Adem'in Yaratılışı " resminin olduğu ka

PLASTİK KELEBEKLER

    Öfkeyle baktı perdedeki yapma kelebeklere. Gecenin bu vaktinde, salon duvarına vuran gölgeleri tuhaf ve çirkindi. Hepsini söküp atmak istedi ama öfkelenmekle yetindi. Karısının dışarıya, “Bakın, ne kadar mutluyuz!” deme yöntemlerinden biriydi bu süsler.  “O kadar mutluyuz ki, perdelerimizde kelebekler bile var.” Mutfağa geçti, karanlıkta, el yordamıyla bulduğu sigarasını, çakmağını alıp balkona çıktı. Gök delinmiş gibiydi. Ne derdi nenesi, kavüş kavüş yağıyor, çobançökerten… Sokak sessiz, köşe başındaki, hani şu salon duvarındaki acayip gölgelerin kaynağı lambanın ışığı dışında karanlık. Bir kendisi var galiba uyuyamayan. Bir de, karşı apartmandaki ihtiyarın sokağa dadandırdığı sarı köpek. İşte yine kıvrılmış apartman girişindeki yerine. “Altında battaniyesi de vardır itin.”dedi. “Manyak kadın. Kedileri de evine almıştır, aman ıslanmasınlar…” Sigarasından ilk nefesini çekmiş, bugünkü kimbilir kaçıncı mesajını yazmaya hazırlanıyordu ki:     - Musa!diye seslendi yatak odasınd