Ana içeriğe atla

OCAK 2018 Filmlerim (Bölüm 1)

  Merhabalar,

  Uzun zamandır bloğa yazı koymadığımın farkındayım ama bunu değiştirmeyi istiyorum. Yazdığım yazıların, üzerinde düşünülmüş ve çalışılmış olmasını istediğim için erteleyip duruyorum açıkçası bu yazı işini ama bunu yapmak için yeterli konsantrasyon da sağlayamıyorum. Ve bu böyle bir helezon gibi kıvrılıp duruyor bir türlü çıkışa varamıyorum.

  Her neyse bugün not defterime bakıyordum ve Ocak ayında epeyce film izlediğimi farkedince kısa kısa bunlar hakkında düşündüklerimi yazayım dedim. İşte başlıyoruz:


  DANGAL   

  Yapım Yılı: 2016

  Yönetmen: Nitesh Tiwari 



  IMDB Puanı: 8,6/10



  Benim Puanım: 6,7/10

  Dangal klasik bir Aamir Khan filmi. 

 Eğer daha önce Khan'ın herhangi bir filmini izlediyseniz 
 aşağı yukarı ne beklemeniz gerektiğini de 
bilirsiniz. 



  Beni bu filmi izlemeye iten özelliklerden ilki tabi ki Aamir 
Khan'ı sevmemdi, ikincisi ise filmde 
anlatılan olayın gerçek hayattan beslendiğini öğrenmem oldu.
Elbette bu "based on a true story" 
olayının çoğu zaman gerçekle pek bir alakası olmadığını 
biliyoruz. Hatta Hotel Ruanda'da olayların 
filmde anlatılandan çok daha başka olduğunu da biliyoruz. 
(Bakınız.) Ama yine de bir merak uyandırıyor işte. 

  Filmin sevdiğim yanlarından bahsetmem gerekirse öncelikle kostüm ve mekanların çok güzel seçildiğini söylemem gerekir.  Ayrıca film için tercih edilen renk skalası ve kamera açıları da gayet başarılı. Aamir Khan ve filmde kızlarını canlandıran genç aktrislerin oyunculukları da yerinde. Yani çok üstün bir performans sergilediklerini söyleyemeyeceğim tabii ki ama kötü de değil. Bunun yanında maalesef hikaye oldukça sıradan. Kurgunun daha iyi olduğunu düşünmekle birlikte bunun da filmin etkisini artırmaya yetmediğini söyleyebilirim. Müzik ise bence film için çok anlamlı bir tercih olmuş. Bu yazıyı yazarken bile kafamdan "dangal dangal" sesleri yükseliyor. Müziği beğendim ve hatta zaman zaman açıp dinliyorum. Hint kültürüne ait şeyleri evvelden beri severim zaten.
,
  Özün sözü kesinlikle izlemeye değer ama Aamir Khan'ın diğer filmlerine oranla biraz aşağıda kalıyor sıralamada onu da belirtmeliyim.


  Not: Filmi izlerken eğer kadınsanız şöyle bir gururlanmadan da edemiyorsunuz tabi. Ve elbette empati kurmadınız da daha kolay oluyor.




 I AM SAM

  Yapım Yılı: 2001

  Yönetmen: Jessie Nelson

  IMDB Puanı: 7,6/10

  Benim Puanım: 6,5/10

  Yıllardır izlemek istediğim ama nedense bir türlü izlemediğim bir filmdi "I Am Sam".

  Biz evde Turkcell Tv Plus (Tv Artı) kullanıyoruz ve her ay pek çok farklı filmi istediğimiz gibi izleme şansına sahibiz bu yüzden. Film kataloğunda gezerken karşıma bu film çıkınca birden, artık izleyeyim  dedim ve yapılacaklar listesinden bir şeyi daha silmiş oldum böylece.

  Öncelikle şunu belirtmeliyim ki eğer bu filmi daha küçükken ya da anne olmadan önce izleseydim kesinlikle filmin kahramanını sonuna kadar desteklerdim gittiği yolda. Ama tam tersi şartlarda izlediğim için film boyunca hem Sam için üzüldüm ve işlerin onun istediği şekilde gitmesini istedim hem de sürekli acaba bu doğru mu olur diye sorguladım kendimi. Bir kere şunu söylemeliyim ki filmde kötü adam yok bence. Sosyal Hizmetler Görevlisi adama da hak veriyorsunuz Sam'e de. Eğer gerçek hayatta olsaydı ne olmasını isterdim bilmiyordum ama filmde yapılan son tabi ki hoşuma gitti.

  Sean Penn'in performansına diyecek bir sözüm yok, gayet başarılı bir performans ortaya koyuyor. Michelle Pfeiffer da gayet tatlı ve doğal oynamış bence. Diğer oyuncular da iyi, filmi kötü etkileyecek bir performansları yok. Hatta Dakota Fanning'in en iyi oyunculuğu olabilir bu. Kurgu güzel yapılmış, filmi izlerken insanı ayakta tutuyor. İniş çıkış noktaları ve olayların birbirine bağlanışı sevdim. Müziğin çok özel olduğunu düşünmüyorum nitekim aklımda da herhangi bir şey kalmadı ona dair.

  Son olarak söyleyebileceklerim ise temposu yerinde, akışkan, izleyiciyi sıkmayan, insana kendini ve doğrularını sorgulatan ve güzel bir film olduğudur I Am Sam'in. Çok müthiş değil ama iyi.

  Not: Filmde çok fazla The Beatles göndermesi var. Eğer filmden daha fazla zevk almak isterseniz ve Beatles'ı çok bilmiyorsanız, filmi izlemeden önce az biraz araştırın derim.


EQUILIBRIUM

  Yapım Yılı: 2002

  Yönetmen: Kurt Wimmer

  IMDB Puanı: 7,5/10

  Benim Puanım: 7,5/10


  Geldik benim bu ayki favori filmlerimden biri olan Equilibrium'a. Merak etmeyin okuması tekrarladıkça kolaylaşıyor.

  Bir kere şunu söylemem gerekiyor ki; bir filmde Christian Bale varsa o filmin iyi olmasını bekliyorum ben. Ve bugüne kadar da bu konuda hayal kırıklığına uğramadım.

   Equilibrium'u ilk olarak Geekyapar'ın Sinema Günlükleri'nde gördüm. Film hakkında hiçbir fikrim ve de bilgim yoktu ama izleyeceklerim arasına koymuştum görünce. Üstünden aylar geçtikten sonra Tv Artı'ya geldiğini görünce filmin hemen izlemek istedim.

  Film bir distopya hikayesi anlatıyor bize ve girişi bile o kadar hızlı ve vurucu ki bir an "Bismillah ya Hu, ne oluyoruz daha yeni başladık" diyorsunuz. Temposu kesinlikle çok hızlı hatta bazen fazla hızlı. Hiçbir şekilde senaryo sündürülmemiş, olaylar pat pat pat ilerliyor ama bazı zamanlarda bu durum yaşananların duygusal farkındalığını yeterince hissedemememize sebep oluyor ki bu "hissetmeye" yönelik yapılmış bir filmde oldukça büyük bir eksi bence.

  Işık kullanımları ve müziğin ahengiyle ve elbetteki Christian'ın yüzündeki o donuk, ruhsuz ve hissiz ifadeyle (en azından başlarda) filmde yansıtılmak istenen havanın çok başarılı bir şekilde izleyiciye geçtiğine inanıyorum. Sizi içine alıyor film ve zihinsel olarak da düşünmeye, sorgulamaya zorluyor. Ayrıca sanat ekibinin de çok iyi çalıştığını düşünüyorum. Başarılı bir imajinasyon oluşturmuşlar.

  Herhangi bir distopik filmde olmasını bekleyeceğiniz tarzda karanlık tonlarda ilerliyor film. Ve elbetteki her distopyada görebileceğiniz ortak özellikleri de taşıyor. Fakat bununla birlikte nevi şahsına münhasır özellikler de öne çıkarıyor olması onu muadillerinden ayırıp başka bir kefeye koymamızı sağlıyor. Üstelik dövüş sahneleri çok başarılı, kareografiler tatmin ediyor izlerken ve film için oluşturulan dövüş tekniği de oldukça sağlam.

  Ayrıca filmlerde tahmin edilebilirin dışında ters köşe durumlar yaşanmasını seviyorsanız da bu film hoşunuza gidecektir diyebilirim. Ben oldukça beğendim hatta sevdim.

ARİF V 216

  Yapım Yılı: 2018

  Yönetmen: Kıvanç Baruönü

  IMDB Puanı: 7,9/10

  Benim Puanım:  7/10



  Bu filmle ilgili çok fazla bir şey söylememe gerek yoktur sanırım. Çoğu kişinin izlediğine, izlemeyenlerin de en azından film hakkında belli bir fikir sahibi olduklarına inanıyorum. Bu sebeple ben direk filmi kendi açımdan bir kaç cümleyle değerlendirip geçeceğim.


  Öncelikle bu filmin prodüksiyon anlamında çok iyi olduğunu bir kabul edelim. Ve elbetteki prodüksiyon dediğimiz şeyin filmin kalitesini temelden etkileyen bir faktör olduğunu da. Cem Yılmaz'ı bu anlamda gönülden tebrik etmek istiyorum. Ne bayağı, espri demeye bin şahit isteyen saçmalıklar üzerine kuruyor filmlerini ne de ucuz, üç kuruşluk setler üzerine. Adam gerçekten çabalıyor ve seyircisini aptal yerine koymuyor. Aksine ona saygı duyuyor ve bunu da verdiği emekle gözler önüne seriyor. Bu filmde de muazzam bir çaba görüyorum ben. Geçmişte yaşanan sekanslarda harika kostümler kullanılmış. Muhteşem bir set kurulmuş. Geleceğe gidilen kısım da ayrıca başarılı. Ve gerçekten distopya yapılacak olsa ne de güzel olurmuş dedirtiyor insana.

  Filmle ilgili en önemli gerçek de şu ki yerli ve yabancı filmlere gönderme yaparak ilerliyor hikaye. Hatta aslına bakarsanız ben temelde hikaye kısmının çok zayıf olduğunu düşünüyorum ama eğer yapılan göndermeleri anlayabiliyorsanız işte o zaman keyif almaya başlıyorsunuz seyrederken. Ve o kadar fazla gönderme var ki izlerken hepsini de yakalamak mümkün değil. Benim kişisel zevkime hitap eden ve en sevdiğim iki göndermeden biri X Men - Wolverine 'e ("Ben X bir kişi miyim?" derken parmaklarının arasından bıçaklar çıkması) diğeri ise Ratatouille' a  (Ahu Yağtu'nun ne içersiniz demesi üzerine "Yap bir şeyler, şaşırt beni!" demesi) ait. Bilenler bilir ben deli bir Ratatouille fanıyımdır. (Özellikle ilk çıktığı zaman eve hangi arkadaşım gelse zorla da olsa bu filmi izletiyordum.) Bu göndermelerle alakalı daha fazla bilgi edinmek için şuraya ve şuraya da bakabilirsiniz.

  Evet, güya çok konuşmayacak kısa kesecektim. O zaman şunları da söyleyip bu yazıyı bitireyim: Ben gayet keyif alarak, eğlenerek izledim filmi. İkinci perdenin ortalarında on - on beş dakika temposunun çok yavaşlaması dışında fazla da bir problemim yok Arif V 216 ile ilgili. Sinemada izlediğim için pişman değilim. Unutmadan ekleyeyim filmin başlarında Arif 'le CIA, FBI ve KGB ajanları arasında geçen ve kısacık süren dövüş sahnesi sanırım bugüne kadar bir Türk filminde gördüğüm en iyi kareografiye sahipti.

  Son olarak Çağlar Çorumlu sen nasıl bir adamsın? (Bayılıyorum!)

________________________________________ devam edecek.___________________________










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖLMEDEN ÖNCE YAPILACAK 100 ŞEY

  Bu aralar yapmayı en çok sevdiğim şeylerden biri de blog okumak. İnstagram hesabından (@kederlikavun) takip ettiğim sevgili  Șeyma Mektepli  'nin de bloğu olduğunu farkedince hemen okumaya başladım ve başlıkta gördüğünüz yapılacaklar listesine dair bir yazısına denk geldim. Hoşuma gitti ve eğlenceli bir şeyler yapmak için tam sırası diye düşünüp ben de kendi listemi hazırladım. (Bazıları çocukluğumdan beri hayalim olan ve hali hazırda yeni gerçeklestirdiklerim ve üstleri çizili.) Yaptığım maddelerin üstünü çizmeye devam edeceğim elbette. Bir de henüz yüz maddeye ulaşamadım ama yeni keşiflerde bulunup okumaya devam ettikçe öğreneceklerim, eminim yeni istekler oluşturacaktır bende. Sizin tavsiyeleriniz veya listeleriniz varsa ve benimle paylaşırsanız mutlu olurum. Keyifli okumalar. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ İkinci üniversiteye başla ve bitir.(Edebiyat Bölümü) Nemrut Dağı'na çık. Kapadokya'yı gör. İngilizce öğren. (Okuma ve konuşma) IMDB Top250

K-DRAMA'YA MERHABA

  Evet, sonunda oldu. Yıllardır uzak durduğum aramıza mesafe koyduğum K-Drama'nın bağımlısı olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum.   Şimdiden bir sürü klişeye aşina oldum bile. Sakar kızlar, birbirine yemekle vurmalar, saç bağlayıp toka takmalar ve muhakkak birilerinin ayakkabısını bağlamak ya da giydirmek. Ah ama en güzeli aşık olunup rüyalara misafir edilesi oppalar.🫠  İlk başladığım Kore dizisi Dr.Slump ama o güncel bir dizi olduğu ve bölümleri haftada bir yüklendiği için ilk bitirdiğim dizi W Two Worlds oldu.  Benim için K-Drama'ya daha iyi bir giriş olamazdı diye düşünüyorum. Çizgi romanları çok seven biri olarak bu dizide webtoon dünyasının ve gerçek dünyanın birbirinin içine girmiş olması bir şeylerin silinip baştan yazılması yaratılan karakterlerin kaderlerini cüz'i iradeleriyle değiştirmeleri muhteşemdi. Dizinin içinde sık sık webtoon çizimlerini görmek de beni çok mutlu etti.  Bu arada iddia ediyorum daha önce kimsenin farkına varmadığı bir şeyi keşfettim. Tür

TRUE BEAUTY ve AKRAN ZORBALIĞI

  Türkiye'de akran zorbalığı ile alakalı ilk tez 2001 yılında yazılmış ve o yıllarda çok dikkat çekmemiş. Oysa günümüze doğru geldikçe bu konuda yazılan tezlerin inanılmaz bir hızla arttığını görüyoruz.  YÖK-Tez'deki verilere göre konuyla alakalı olarak 2021 yılında 28, 2022'de 36 ve 2023 yılında 37 adet tez yazılmış. Google Akademik'te ise 2020 yılından bu yana akran zorbalığı içerikli 3530 adet makaleye ulaşabiliyoruz. Bu da demektir ki dünyada olduğu gibi ülkemizde de akran zorbalığı her geçen gün artarak devam ediyor. 2023 yılında Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi'nde yer alan Tüm Boyutlarıyla Akran Zorbalığı adlı makalede Mahi Aslan ve Mehmet Oğuz Polat konuyla alakalı olarak "Akran zorbalığı toplumumuzda yaygınlaşarak kritik bir halk sağlığı sorununa dönüşmektedir... Akran zorbalığını tanımlamak için önemli kriterler vardır; zorbalığın sistematik olarak devam etmesi, güç dengesizliğine sahip olması, kasıtlı olması gibi. Zorbalığı deneyimlemek