Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Avrupa'da Bir Betül - Bölüm 4

8. GÜN    Sabahın erken saatlerinde Roma'dayız. Her zamanki gibi otobüsümüzü park edip yürüyor ha yürüyoruz. Vatikan'da yaklaşık 45 dk. sıra bekledikten sonra St. Peter Bazilikası'na girme sırası nihayet bize geliyor ve güvenlikten geçip ilerliyoruz. Bu sırada Papa'yı korumaya yemin etmiş İsviçreli askerleri görüntüleme şansı buluyorum. Renkli kıyafetleriyle hemen dikkat çekiyorlar.        Buranın gerçekten muhteşem bir mimari eser olduğunu belirtmem gerek. Daha en başta kapısındaki etkileyici tasvirlerle büyüleniyorum. İçerisi de adeta sanata boğulmuş gibi. Tek bir yer boş geçilmemiş. Burada gezerken yanımda bir sanat tarihçisi olmasını çok isterdim doğrusu. Bütün o tasvirler, heykeller... Tek tek hepsinin hikayesini dinlemek isterdim.     Yaklaşık bir saat bazilikanın içinde gezdikten sonra hediyelik eşya bölümünden kendime Michelangelo'nun meşhur " Adem'in Yaratılışı " resminin olduğu ka

PLASTİK KELEBEKLER

    Öfkeyle baktı perdedeki yapma kelebeklere. Gecenin bu vaktinde, salon duvarına vuran gölgeleri tuhaf ve çirkindi. Hepsini söküp atmak istedi ama öfkelenmekle yetindi. Karısının dışarıya, “Bakın, ne kadar mutluyuz!” deme yöntemlerinden biriydi bu süsler.  “O kadar mutluyuz ki, perdelerimizde kelebekler bile var.” Mutfağa geçti, karanlıkta, el yordamıyla bulduğu sigarasını, çakmağını alıp balkona çıktı. Gök delinmiş gibiydi. Ne derdi nenesi, kavüş kavüş yağıyor, çobançökerten… Sokak sessiz, köşe başındaki, hani şu salon duvarındaki acayip gölgelerin kaynağı lambanın ışığı dışında karanlık. Bir kendisi var galiba uyuyamayan. Bir de, karşı apartmandaki ihtiyarın sokağa dadandırdığı sarı köpek. İşte yine kıvrılmış apartman girişindeki yerine. “Altında battaniyesi de vardır itin.”dedi. “Manyak kadın. Kedileri de evine almıştır, aman ıslanmasınlar…” Sigarasından ilk nefesini çekmiş, bugünkü kimbilir kaçıncı mesajını yazmaya hazırlanıyordu ki:     - Musa!diye seslendi yatak odasınd

2019 HEDEFLERİM

     Yeni bir yıla başlarken yapmayı en sevdiğim şeylerden biri de listeler. Her zaman noktası noktasına sadık kalmak mümkün olmasa da yazılanlara, liste yapmak hedefleri tutturmakta oldukça başarılı bence. En azından benim hayatımda öyle olduğunu biliyorum. Öyleyse lafı uzatmadan 2019 yılında yapmayı hedeflediklerime maddeler halinde bir göz atalım.   Bu sene "okuma" ve "izleme" kategorilerinde önceliği hali hazırda elimde bulunanlara vermek istedim. Kitaplığımda okumayı bekleyen kitaplardan bu sene var oluş amacını gerçekleştirmesini hedeflediklerim şöyle:     1.Kahveniz Nasıl Olsun? / Beşir AYVAZOĞLU ( Aslında bu kitabı 3 yıl kadar önce okumuştum ama şimdi kahveyle daha fazla haşır neşir olduğum için tekrar okumak istiyorum. )   2.Dost / Samiha AYVERDİ   3.İz'ler / Akif EMRE   4.Dirilt Kalbini / Nouman Ali KHAN   5.Rüzgarın Adı / Patrick ROTHFUSS   6.Güvercin Gerdanlığı / İbn HAZM   7.Üsküdar'ın Üç Sırlısı / Ahmed Yüksel ÖZEMRE  

BİR DOĞUM GÜNÜ MERASİMİNİN SOSYOLOG ŞİİRİ İLE ŞERHİ

“80’lerin slow şarkılarıdır sebep biraz da İnsanları sömürgecilerine benzeten”* Doğum günü partileri ne zaman bu toprakların insanlarının hayatlarına girdi, artık hatırlamıyoruz. Bir pastanın üzerinde yanan mumları dilek tutarak üflemenin Anadolu’nun Türkleşmesi ile ilgisini bilmiyoruz. Fakat bazı doğum günü kutlama adetleri var ki onlar biz yaşarken hayatımıza girdi. Doğmak bambaşka bir boyut kazandı. Öyle kutlanılası, öyle şenlikli, öyle... “Kravatla aynı desen göğüs cebi mendilleri Bir toplum sırf bu yüzden ölmüş olabilir mi?”** Olabilir. Masa örtüsünden peçetelere her detay tek tek düşünülmüş. Zamanımızın kurbanı, evin ve çocuğun bakımının boynuna yüklenildiği kadın, bu işe günlerce beden ve zihin gücü harcamış. Sömürgeciliğe, toplumsal cinsiyete, kapitalizme, tüketim toplumu modelinin muhafazakar kesimin alışkanlıkları üzerindeki etkilerine boşvermiş. Okumuş tabii ama kendini incitmemiş. İslam, kadına değer verirmiş, asrı saadette  zenginler varmış

KUŞ KAFESİ

                                                                                                                      Fotoğraf: Bünyamin Bulut   Ondan ayrıldığım akşam, hayatımın en büyük kumarını oynadığımı henüz bilmiyordum. Daha önce de böyle olmuştu çünkü. Son zamanlarda gittikçe sıklaşan aralıklarla gitmemem için yalvarmaya, bir gün geri döndüğümde kendisini bulamayacağımı söylemeye başlamıştı. Hatta o son akşam kendisinden hiç beklenmeyecek bir hareket yapmış, kınaları gittikçe soluklaşan küçük zarif elleriyle yakamı tutmuştu. Ben, oynadığım kumarın büyüklüğünden habersiz, ellerini avuçlarımın arasına alıp öpmüş, “Korkma.” demiştim. “Korktuğun için sana öyle geliyor. Az kaldı, sabret.” Sonra onu öylece bırakıp çıkmıştım gecenin karanlığına. Tekinsiz ara sokaklardan bir an önce kurtulma telaşıyla yürürken, bir arada olduğumuz zamanlarda bizi saran yalnızlık ve çaresizlik bulutundan da uzaklaşıyordum. O akşamın her dakikası aklımda. Galata Köprüsü’nün ortasına geldiğimde, b

Avrupa'da Bir Betül - Bölüm 3

6.GÜN   Airport Hotel Verona'dan günün erken saatlerinde ayrılıyoruz. İlk durağımız Garda. Burada Gardaland  adında çok büyük bir eğlence parkı var. Bütün bir gün gezi planında bu parka ayrılmış. Fakat ben ve bir kaç arkadaş daha bu parka girmek yerine gezmeyi tercih ediyoruz, çünkü ben Gondol'a bile binemeyen birisi olarak hız trenlerine ve adrenalini tavan yaptıran diğer araçlara nasıl binebilirim ki?  (Buradaki fotoğrafların çoğu telefonum çalındığı için kayboldu. Instagram'a koyduklarımı ekran görüntüsü alarak paylaştım o yüzden. Bkz: https://www.instagram.com/betulgokce.rac/ )   Evde kendi kendime araştırmalar yaparken aslında aklımda ilk olan şey önce Garda'yı ve buradaki göl çevresini gezmek daha sonra da Verona merkeze geçmekti. Ama bunu yapmamın mümkün olmadığını gördüm orada çünkü vakit yetmeyecekti. O yüzden seçimimi Verona'dan yana kullanıyorum ve bir kaç kişiyle birlikte Gardaland'in önünden kalkan otobüslerden birine binerek